9 Eylül 2022 Cuma

Alkış

       

      Alkışlamak sürekli yaptığımız bir eylem olsa da çoğumuz kelimenin kökeni hakkında kafa yormamış olabiliriz. Eski Türkçe bir kelime olan alkış kelimesi dua anlamına gelmektedir ve kökü alka şeklindedir. Hatta bunun bir de zıt anlamlı olanı vardır o da kargış. Sinema, tiyatro veya herhangi bir toplulukta bir konuşma yapan kişiye el çırparak aslında dua etmiş oluyoruz.

 

      Alkış denilince M.Akif'in gözlemlerinden yola çıkarak eleştirdiği şu dizeleri hemen aklımıza gelmektedir:

 

Kim ne söylerse, hemen el vurup alkışlayacak
-Yaşasın
-Kim yaşasın?
-Ömrü olan.

-Şak! Şak! Şak!


           Eee şakşakçılar her dönemde muhakkak karşımıza çıkıyorlar ve çıkacaklardır da. Bu alkış kelimesi Dede Korkut hikayelerinden tutun neredeyse her dönemin edebi metinlerinde yer alan bir ifadedir. Klasik Türk edebiyatından bir beyitle örneklendirecek olursak Hamdi şöyle ifade etmiştir.

          Alḳış itme Ḥamdḭye fürḳatde ṭūl-ı ʿömr ile

         ʿĀşıḳa yārinden ayru bu duʿā düşnāmdur


Hamdi'ye sevgilisinden ayrı geçirdiği günler için ömrü uzun olsun diye dua etme. Çünkü sevgilisinden ayrı olan aşığa bu dua değil bedduadır.

Eee bu kelimeye de göz attığımıza göre bizimde alkışımız bol kargışımız az olsun :) 

<script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-9221888114164846"

     crossorigin="anonymous"></script> 


5 Mayıs 2022 Perşembe

Hıdırellez

 


Hıdırellez, Hızır ile İlyas kelimelerinin birleşmesi ile meydana gelmiştir. Peki sürekli duyduğumuz bu kişiler kimdir? Hızır ve Ilyas'in peygamber olduğu söylentisi olsa da ermiş kişiler olarak da bilinmektedir. Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde Hızır ismi ve mucizeleri çokça geçmektedir.  Zaten zamanla İlyas şahsiyeti tamamen silinerek dilimizde sadece Hızır motifi kalmıştır. 

      Hızır peygamber(biz yine de peygamber diyelim)
denizlerin İlyas peygamber ise karalarin hakimidir. Yılda bir kez (5-6 Mayis)birleşip dilekleri gerçekleştirdikleri bilinir. Hızır ile İlyas'ın ab-ı hayat suyunu(ölümsüzlük suyu) içtikleri için ölümsüzlüğün sırrına eriştiklerine inanılır. 

Hidirellez günü, halk arasinda yaz mevsimine geçiş bayramıdır. Anadolu cografyasinda mevsimlerin gecişine sürekli olarak bir kutsiyet atfedilmistir. Bu günde de su ve yesillik kavramlarıyla ilgili bir takım uygulamalar mevcuttur. Örneğin; o gece suya girmenin her türlü hastalığı bertaraf edeceğine inanılır. Dileklerin bir kağıda yazılarak hatta bazen çizilerek gül ağaçlarının diplerine birakilmasi, çiğ damlası ile yüz yikamanin güzellik getireceği, yemeklerin gece ağzının açık bırakılmasının bereketli getireceği şeklinde halk inançları mevcuttur. Bu uygulamalarin şifa getireceğine, evi bereketlendirecegine, kısmet ve talihi açacağına yönelik inançlar yaygındır. Hidirellez bayramı Islamiyet öncesine kadar uzanir. Geleneklerine bağlı Orta Asya, Orta Doğu ve Anadolu toplumlari sürekli olarak eşsiz tabiatın her değişimine hayran kalmış ve bunu sevinç kutlamaları ile göstermişlerdir. Hatta eskiden piknik alanı olarak isimlendirilen hıdırlik alanlari olduğunu da biliyoruz.
Hızır motifi sadece bayram olarak kalmamış atasözlerimize, ninnilerimize, türkülerimize ve şiirlerimize yansimistir. Mesela çok sıkışınca yardımımıza koşan birine "Hızır gibi yetişti." deriz. 
5-6 Mayis tarihinde kutlanan Hıdırellez bayramını biz de bugün biraz araştırmış ve öğrenmiş olduk.  Bügun güzel dileklerimizi dilemeyi esirgemeyelim ve doğanın bize sunduğu bu güzelliklere şükür ile yaklaşmayı deneyelim.

Bu Hıdırellez bayramı hepimizin hanesine mutluluk, huzur ve bereket getirsin🍀

22 Nisan 2022 Cuma

Şahane

 


Gelgelelim şahane kelimesine☺️Şahane kelimesi sıfat yapan son ek -ane ile şah kelimesinin birleşiminden meydana gelmiştir.   "Şahane" kelimesi şahlara layık demektir. Şahane bir gün, şahane bir uyku, şahane bir hayat derken  aslında şahlara layık olduğunu söylüyoruz. Ee o zaman hayatimizdaki biricik şah bizsek her şeyimiz de şahane olsun. Şahane günlere.🍀

16 Nisan 2022 Cumartesi

Beraber

   


      Her şeyi beraber yapmak istediğimiz birileri oluyor muhakkak beraber daha iyi güldüğümüz , daha iyi hissettiğimiz kişiler. O zaman bu "beraber" kelimesi tam olarak nedir gelin beraber inceleyelim. Ne de çok kullandın kelimeyi diyecesiniz şimdi :)

      Ber-a- ber kelimesi dilimize kazandırılmış Farsça kökenli bir sözcüktür. "Ber" Farsça'da göğüs anlamına gelmektedir, ber-a-ber ise "göğüs göğüse gelmek" anlamındadır. Bu kelime başlangıçta çarpışmak, karşı karşıya gelmek anlamıyla savaş ve anlaşmazlıklarda "birbirine beraber gelmek" şeklinde kullanılıyordu. Günümüzde ise birlikte anlamı verecek şekilde olumlu anlamda kullanıyoruz. 

      Kelimeler düşünce dünyamızı zenginleştirerek bize anlam dünyasının kapılarını açarlar. Aslında bunun gibi ne çok kelimeyi  derinliğinin farkında olmadan sadece kullanır geçeriz. Şimdi beraber okuyup yüzümüzde tebessüm oluşturacak bir şiir bırakalım buraya da günümüz güzelleşsin. 

                                        Ne bülbülem gül ararım gayrıda

                                        Gül ile beraber hâr bizim evde

                                                                                        Aşık Sümmani

18 Ağustos 2021 Çarşamba

Aşure

 



     Aşure gününde bugünün anlam ve önemine uygun olan "aşure" kelimemizi birlikte inceleyelim. Aşurelerimiz hazırsa tatlı yiyip tatlı tatlı bakalım kelimemize.😋

     "Aşure" kelimesi dilimize Arapçadan geçmiş bir kelimedir. Arapça "şr" kökünden gelen kelime "aşr" veya "aşarat" kelimelerinden türetilmiştir. "Onuncu gün" anlamına gelen bu kelime Muharrem ayının onuncu günü için kullanılır.  Bir diğer bakışla "aşur" Farsçada "katmak, karıştırmak" anlamına gelir. Aşure de karışık aş anlamına geliyor bu durumda. Aslında her iki kullanımda doğrudur. 

      Her Muharrem ayının 10. Günü olarak geleneğimizde yer edinmiş olan aşure günü yapılan bir aş'a verilen addır. Bu aş birden çok yiyecek ile pişirilir ve hatta konu komşuya dağıtılır. Bu yiyecekler genellikle; fasulye, nohut, ceviz, buğday, kuru incir, kayısı, üzümdür. Kültürümüzde aşure tatlısı olarak da bilinir fakat kendine has yapıldığı özel günü vardır. Bu da aşure günüdür.

      Rivayetlere göre Nuh tufanından sonra kurtulan kişiler,  gemide kalan yiyeceklerden bir aş pişirmişlerse.  Aşurenin kökeni de buraya dayanmaktadır. Aşure gününün önemi için Hz. Adem(a.s.)'in tövbesinin kabul edildiği, Hz. İbrahim'in ateşten kurtulduğu, Hz. Yakub'un, oğlu Hz. Yusuf'a kavuştuğu gün olarak rivayetlerde yer alır.  Ama en çok bilinen ve yaygın olayı Kerbela olayıdır. Ve bugün Hz. Hüseyin şehit edilmiştir. Özellikle Şiiler tarafından aşure günü matem günü olarak anılır. Bu matem gününde amaç unutmamaktır, hatırlamak ve o acıyı taze tutmaktır. Sürdürülen bu gelenek, pek çok dersler çıkarabileceğimiz bir öğretidir aslında. 

Maalesef ki şu an yetişen nesil birçok şeyden habersiz büyüyor. Bu hem dini hem manevi anlam yüklü geleneğimiz hakkında hiç bir şey bilmiyor. Ve daha bunun gibi niceleri var.

Yüzyıllardır süregelen geleneklerimizi sürdürebilmek temennisiyle. 

Son olarak 19.yy Klasik Türk Edebiyatı yazarlarımızdan Sıyamzade Hamdi Hasan'ın aşure le ilgili bir gazeline göz atıp merhumu yad etmiş olalım. 

         Mah-ı Muharrem geldiğin nasın yanından tuyub 

         Şaşkın merhem gafletim verdi gönlüme tumturâk 

‘Âşûrâyı elde görüb hazin olurum daima an

            Kazan kazan an çok pişirüb dağıtayım çanak çanak


30 Temmuz 2021 Cuma

Sâye

 




     Farsça anlam derinliği fazla olan bir dildir. Coğrafi yakınlıktan ve Osmanlıcanın Arapça/ Farsça kelime yoğunluğundan ötürü dilimize Farsçadan çokça kelime geçmiştir. 
      Dilimize Farscadan geçmiş bir kelime daha inceleyelim. Kelimeye zamanla kendi dilimizdeki eklerle yepyeni bir anlam kazandırmışız. Bu da bir anlamda Türk dilinin zenginligini gösterir. "Sâye" kelimesi Farsçada  gölge demektir.  "Sâyende" ise senin gölgende, senin yardımınla anlamına gelir. Eski Türkçe metinlerde "sâyesidür" şeklinde kullanımları vardır.  Zamanla günümüz formunu alarak kullanılmaya devam etmiştir.
      Gölge anlamına gelen sâye kelimesinden bahsetmişken  çok anlamlı bir kelimeye daha değinmiş olalım. Farsçada "hemsâye"  kelimesi komşu anlamına gelir. Kelimenin anlamı ise gölgeleri ortak, aynı gölgeyi paylaşan demektir. Komsuluğun önemi kelimenin anlamından çıkarılabilmektedir. 
     Sâyesine sığınabilecegimiz ve aynı gölgeyi paylaşabileceğimiz insanlara rastgelmek dileğiyle. 😊 

27 Temmuz 2021 Salı

Harikulâde

 


     Yaşamak kadar anlamli bir kelime daha. "Harikulade" Içinde sürprizler barındıran yaşamımız kadar olağanüstü. Hadi birlikte bu kelimeyi gözden geçirelim.Harikulâde kelimesi harik ve adet kelimelerinin birleşiminden oluşmustur.  Dilimize Arapçadan geçmiştir. Harik kelimesi yırtan, adet kelimesi ise alışılmış şey demektir. Harikulâde kelimesi ise âdetin, alışılmışın üstünde, eşi görülmemiş, olağanüstü demektir.

      Günlük hayatta kendi telaşlarımız içinde sürekli koştururken harikulade olan ne çok şeyi kaçırmış oluyoruz aslında. Mesela güneşin doğuşu ve batışı bir harikulade, doğa ve kuşlar bir harikulade, insan doğası gereği harikulâde...

     Hayat tıpkı bir şiir gibi degeri kelimelerin içinde saklı. Sakli olan ve sadece görünende değil görünmeyende de gizli olan harikulâdelikleri kesfetmek, dolu dolu ve anlamla dolu yaşamak dileğiyle...


Yaşamak ne kadar çekilmez gelse de arasıra,

Bu görmek, bu sevmek, bu aziz sıcaklık tende.

Bu bir nimet, bu bir nimet, bu Elâgözlüm,

Bu yaşamak bir şiir; harikulâde.

                                                  Turgut Uyar

25 Temmuz 2021 Pazar

Çeşme

 



     Ahh o sıcak günlerde olsa da kana kana içsek dediğimiz, küçükken okul bahçesinde veyahut cami bahçesinde sıraya girerek heyecanla su içmeyi beklediğimiz, hayrat sahibinin isminin özenle nakşedildigi çeşmeler...

   Hayatımızda çokça yer alan bir kelimedir çeşme kelimesi. Farsça "çeşm" kelimesi "göz" demektir. Çeşme ise bu kelimeden türemiştir ve "kaynaktan akan su" anlamına gelir. 

 Osmanlı devletinin vazgeçilmezleri olan çeşmeler,  kültürümüzün birer parçasıdir aslında. Yahya Kemal cok güzel anlatır çeşmenin toplumumuzdaki yerini: "Mahalle çeşmesi.” “Câmi çeşmesi.” Kuru ekmekle bayat peyniri lezzetle yiyen / Çeşmeden her su içerken şükür Allâh’a diyen" 

   Nice şairler, kendilerini bir çeşmeye benzetmiş, zamanla su gibi akıp gittiğini unutulmaya yüz tuttuğunu ifade etmiştir. Bu şairlerden en mühimi Sezai Karakoç olmalıdır. Çeşmeyi "eski zaman kartvizitleri" diye tanımlamis ve çeşme metaforu üzerinde düşündürmüştür. O zaman söz şairde:

            Eski zamanın kartvizitleri

            Gibi birden uzanan önüme

            Birden en ummadığım bir anda

            Ve hiç beklemediğim bir zamanda

            Birden beliren bir köşede

            Birden karşıma çıkıveren

            Terkedilmiş unutulmuş

            Eski zaman çeşmeleri

            Ruhumun hiyeroğlifleri

            Gönlümün çözülmez şifreleri

            Ölümsüz bir uygarlığın

            Ah, ne çelişki,

            Ölümsüz kitâbeleri

            Sonsuzluğun mezartaşları

            Çeşmeler

            Şimdi anlıyorum niçin

            Eski şairler onların

            Yapımına

            Tarih düşerlerdi

            Kendisine benzediğini

            Bilirdi şair bir çeşmenin

            Onun doğumunu kutlardı

            Böylece şiirlerle

            Bilirlerdi çeşmelerin de

            Kendileri gibi

            Toplumun ortasında

            Çağıldayıp durduğunu şairler

            O insanların susuzluğunu giderir

            Arıtır ellerini ayaklarını

            Şair de giderir ruh susayışını

            Yıkar çirkefe batmış insan ruhunu

            Ama ikisinin de alınyazısı en son

            Unutulmak terk edilmek

            Sırrolmak

            Ait sayılmak eski uygarlıklara

            …

                                                Sezai Karakoç

23 Temmuz 2021 Cuma

Adem


      Arapça adm kökünden türemiş olan adem kelimesi, ilk insan,  insanoğlu  anlamlarına gelir. Adam kelimesi bu kelimeden türemiştir ve insan demektir. Adam denildiği zaman her ne kadar günümüzde anlam kayması yaşanarak sadece erkekler için kullanıldigi zannediliyor olsa da kelimenin aslı ademdir ve Adem, insanoglu, yaratılan ilk insan ilk peygamber demektir. Yaratılmışların en değerlisi ve alemin gözbebeğidir insan. Insanin kıymetini anlatan çok güzel bir beyti vardır Şeyh Gâlib'in.

Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
                                                          Şeyh Gâlib

(Kendine dikkatlice bir bak; sen âlemin özüsün.
Sen varlıkların gözbebeği olan insansın.)
    
      Her şair insana kendi penceresinden bakmış ve farklı bir özelliğini vurgulamıştır. Ziya Paşa ise, bir beytinde insana dost olarak ademin gerek olduğunu vurgulamıştır.

Âdeme âdem gerektir âdem etsin âdemi, 

Âdem âdem olmayınca netsin âdem âdemi. 

                                                 Ziyâ Paşa | ضيا پاشا

(Adama adam gerektir, adam etsin adamı

Adam, adam olmayınca, adam ne yapsın adamı)


21 Temmuz 2021 Çarşamba

Kurban

 



      Kurban, kelimesi Arapça krb kökünden türemiştir ve kurb yakınlık anlamına gelir. Kurban ise "Yaratıcıya sunulan adak " demektir. Islami terminolojide  Allah’a yaklaşmak ve Allah'ın rızasına ermek niyetiyle kesilen, kurban edilen, hayvan demektir. Kur'an'da da anlatılan İbrahim peygamber ve oğlu İsmail ile ilgili kıssadan yola çıkarak, kurban kavramına adanmışlık ve Allah'a teslimiyet anlamları da yüklenmiştir. 

      Kelime Arapçadan Farsçaya oradan da Türkçeye geçmiştir. Bütün bu dini anlamının yanında günlük hayatta da çokça kullanırız kurban kelimesini. Özellikle Farslar çok fazla birbirlerine قربانت "sana kurban olurum" derler. Bu durum ülkemizde daha çok doğu coğrafyasinda vardır. Sana kurban olurum demek seni seviyorum demenin farklı bir biçimidir aslında. Edebiyatımızda Fuzulî çok güzel bir beyit ile özetler sevgiliye olan aşkını ona kurban olduğunu belirterek.

Yılda bir kurbân keserler halk-ı âlem ‘ıyd üçün

Dem-be-dem sâat-be-sâat men senün kurbânınam


(Birileri ibadet için yılda bir defa kurban kesiyorlar. Ben ise her an ve her saat senin  kurbanın olmaya hazırım) 

19 Temmuz 2021 Pazartesi

Nankör

 


      Günlük hayatımızda çokça kullandığımız  bir kelime olan "nankör" kelimesi dilimize Farsça'dan geçmiştir. Ekmek anlamına gelen nan ve kör kelimelerinin birleşiminden meydana gelir. Bu kelime, iyilik bilmeyen, yapılan iyiliği hemen unutan insanlar için kullanılır. Ekmegi göz ardı eden, iyiliği de göz ardı etmiştir toplum nezdinde. Çünkü ekmek kutsal bir nimettir. Yerden alıp 3 kez öperek başımıza koyduğumuz, asla ziyan etmemeye çalıştığımız, basarsak çarpilacagimiza inandığımız bir nimettir. Ekmeğe kör davranan, iyilikten anlamayan kimsedir. Ekmek, soframıza gelene kadar uzun bir serüven geçirir. Onu görmemek bütün bu emekle büyümesine saygı göstermemek olur. Bu yüzden ekmek ile insanın varoluş serüveni birbirine benzetilir.

Ekmeğin kutsallığı üzerine edebiyatimizda çok fazla şiir yazilmiş olsa da galiba Cahit Sıtkı Taranci'nın  şu şiiri akla ilk gelendir.

Desem ki sen benim için, 

Hava kadar lazım, 

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin; 

Nimettensin, nimettensin!

7 Mart 2021 Pazar

Kadın

 


     Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar günü o zaman gelin bugün birlikte "kadın" kelimesini inceleyip biraz da kadının toplumdaki yerine göz atalım.

      Eski Türkçe bir kelime olan kadın kelimesi "katun" sözcüğünden gelir. t>d değişimiyle kadın ;k>h değişimiyle de "hatun" kelimesine dönüşmüştür. Yani katun>kadın, katun>hatun olmuştur. Ikisi de günümüzde kullanılmaktadır.

      Peki şimdi de tarih içindeki kadının toplumdaki yerine bir göz atalım birlikte. İslamda kadın erkek ayrımının olmadığını ve insan olarak herkesin eşit yaratıldığını biliyoruz hem Kuran-ı Kerimde, hem de hadislerden öğreniyoruz. Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurur: "Kadınlar erkeklerin, diğer yarısıdır." Ve peygamber efendimizin sadece iki eli öptüğünü biliyoruz. Biri kadın, diğeri işçi.
      İslamiyetin Türk toplumunda kabulünden sonra ise kadınlar otağın asıl sahibi olarak görülmüştür. Kadının erkeğe bir armağan olduğu kabul edilmiştir. Türk anlatılarında erkek kahramanı çoğu zaman yönlendiren, yol gösteren de yine kadın olmuştur. Anadolu sahasındaki kadının yerini Hacı Bektaşı Veli bir dörtlükle çok güzel anlatır.

Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk'ın yarattiğı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda erkek kadın farkı yok
Eksiklik noksanlık senin görüşlerinde

     Peki tarih boyunca bu kadar özel bir konuma sahip iken kadın ne oluyor da günümüzde aşağılanmanın, hor görülmenin odak noktası oluyor. Kadın hakları diye bir kanun neden çıkıyor? Kadın Sığınma evleri neden açılıyor? Kadın dernekleri neden kuruluyor? Ne oluyor da namus denince akla kadın geliyor. Tecavüz edilince açık giyindi deniliyor. Yalniz otobüse binince gecenin bir vakti dışarıda ne işi vardı deniliyor. Saçı uzun aklı kısa yaftası yapıştırılıyor. Ve daha niceleri.

      Neler olduğunu biz bile anlayamıyoruz çoğu zaman. Nasıl oldu da toplumumuz bu duruma geldi aklımız almıyor. Kadın, toplumun yapı taşıdır, yuvayı yuva yapan, aileyi bir arada tutan, başarılı bir doktor, merhametli bir öğretmen, ayakları yere sağlam basan idealist bir milletvekili, vali, kaymakam, ev hanımı ve daha nicesi olan bir bireydir.Bir bireyin haklarını elinden almak onun kul hakkına girmektir. Her birey gibi kadında özgürce yaşama, okuma, çalışma, gezme, eğlenme hakkına sahiptir. 
      Gelin elele verelim bu dünyayı her canlı için  yaşanılabilir kılalım ayrım gözetmeden.

      Güzel günler görmek temennisiyle❣

Cemre

 


     Havalar yavaş yavaş ısındığına göre bizde içimizi ısıtan bir kelimeyi inceleyelim birlikte. Baharın gelişini müjdeleyen cemre kelimesi Arapça bir kelimedir ve ateş halindeki kömür, kor anlamına gelir. Şubat sonunda ve Mart ayının başında sırasıyla havaya, suya ve toprağa düşerek sıcaklığın yükselmesine sebep olduğu kabul edilir. 

     Cemrenin düşmesiyle ilgili her toplumda farklı bir inanç vardır. Eski Türklerde cemrenin gökyüzünde yaşayan yakışıklı bir delikanlı olduğu düşünülürmüş. Bu delikanlının adı Cemre imiş ve bir gün dünyayı merak edip dünyaya yaklaşınca havaya düşmüş bu sırada gördüğü bir kıza aşık olmuş. Kıza yaklaşmak isterken suya düşmüş, suda yıkanıp temizlenince karada aşık olduğu kıza kavuşmuş. Yakışıklı delikanlı ve güzel kız arasındaki bu aşk, yeryüzüne bereket ve sıcaklık getirmiş.

     Cemrenin sadece bahar aylarında havaya değil insanların gönlüne de düştüğünü, aşkın tohumlarını serptigini biliyoruz. Ne güzel anlatır Mevlana:

Sen ruhuma cemre diye damlamadıktan sonra ben bu bedende neyleyim. Aşk da sen, hasret de sen, ben de sen. Mevlana

6 Mart 2021 Cumartesi

Lades

     


      Hepimiz çocukken muhakkak lades oyununu oynamış ve belki yenmiş belki de yenilmışizdir. Ama bu oyunu oynarken çok eğlenmiş ve geride güzel anılar bırakmışızdır. Peki bu oyunun adı nerden geliyor birde ona bakalım. Aklımda kelimesiyle sürdürülen bu oyunun ismi Farsçadan geliyor. Bu kelimenin aslı "yâd-est" dir. Yâd Farsçada hatırlamak demektir. Yâd-est ise hatırımda, aklımda anlamına geliyor. Zamanla bu kelime lades şeklinde kullanılmaya başlanmıştır.

      Belki de daha küçükken hayatın similasyonu diyebileceğimiz bu oyunu oynayarak hazırlandık hayata.  Behçet Necatigil güzel bir şiirle anlatır bu oyunu.

       Hep hatırlamak ve hatırlanmak dileğiyle.🤍

         Uzayacağa benzer,
         Tutuştuğumuz lades.

          İşi gücü bırakıp,
          Mezarlığa nazır,
          Bir eve taşındım.

          Ölüm;
          Sen beni aldatamazsın.
          Aklımda...

5 Mart 2021 Cuma

Karantina

     


      "Karantina" son zamanların favori kelimesi olup hayatımıza aniden girmiştir. "Karantina" kelimesinin anlamı çok ilginçtir.Aslında bu kelimenin bir hikâyesi vardır. Fransızca kırk anlamına gelen "quarante" kelimesi eskiden vebalı gemilerin kıyıya yanaşmadan önce kırk gün beklemesinden türemiş bir kelimedir. Bu sürede hastalanmazlarsa, sağlıklı olduklarına karar verilip şehre alınmış ve bu sürenin 40 gün olmasına karar verilmiş. Fransızca kırk anlamındaki sözcükten karantina denmiştir bu duruma. Yüzyıllar öncesinde kullanılan bu kelime ilk olarak 14. yüzyılda kullanılmıştır.14. yüzyılda Avrasya, Avrupa ve Kuzey Avrupa’da yaklaşık 200 milyon kişinin ölümüne neden olan Kara Ölüm’den  kıyı kentlerini korumak için, Venedik'te enfekte limanlardan gelen gemilerin inişten önce 40 gün boyunca (quaranta giorni) demir atması gerekiyordu. Böylelikle, 40 günlük demir atma anlamına gelen “quaranta giorni” ifadesi, karantina olarak tek kelimede birleşerek kullanılmıştır. 

     Bununla birlikte, Ragusa Cumhuriyeti’nde   büyükşehir belediyesi, 1377 yılında pandeminin önlenmesi için enfekte bölgelerden gelen tüm gemilerin ve ticari karavanların karantinaya alınmasını zorunlu kılan ve tarihte çığır açan bir yasa çıkarmıstır. Otuz günlük izolasyon şartı uygulanması. 1377'de Yüksek Konsey "Terentino" (Latince, otuz) yasasını oluşturmuştur.  

      Ihtiyaç doğrultusunda bu kelime günümüzde de kullanılmaya başlanmış. Covid-19'un yayılmasıyla ilk başta 14 günlük bir soyutlanma süreci, sonradan 10 günlük bir süreç için kullanılmıştır.
      
       

Alkış

              Alkışlamak sürekli yaptığımız bir eylem olsa da çoğumuz kelimenin kökeni hakkında kafa yormamış olabiliriz. Eski Türkçe bir ke...